Adige Batur eskinin dehlizlerine daldırıyor elini. Bin yıllardan bugüne. Bugünden başka bin yıla. Anlatıya, geleneğe ve sözlü kültüre sırtını dayayıp bugünün dilinde can buluyor tüm hikâyeler. Kutsal metinlerin, destanların ve masalların içinden sıyrılıp zamanı deliyor. Yeri geliyor bin katlı rüyaların içine çağırıyor, yeri geliyor hakikatin en sert duvarının dibine bırakıyor. Her şekilde bizi insan yapanın, hikâyelerimiz olduğunu hatırlatıyor. Yaşadıklarımız, hikâyemize dönüşüyor. Hikâyemiz bize. Başka türlü koskoca hakikatin bir çocuğun elinde, bir kumkertişin kalbinde olduğuna kim inanır?