Kur'an'ı Kerim'in servet konusundaki yaklaşımını incelediğimizde onun, serveti reddetmediğini,hoş karşıladığını, onu hayat için gerekli bulduğunu açıkça görürüz. Servet, Kur'an açısından uzak durulması gereken bir şey değildir. Burada kaçınılması gereken, yine Kur'an'da ifadesini bulan israf, servetinin amaç edinilmesi gibi davranışlardır. Kur'an'ı Kerim, fakir ve yoksul kesimi, haklarından habersiz bir şekilde yaşamaya ve onları dünya nimetlerini istemelerinden vazgeçirmeye çalışan her türlü oluşumları ortadan kaldıran güçlü bir çağrı olarak gelmiştir. Ancak bu çağrı, fakirle zengin arasında düşmanlık ve kin yerine sevgi ve dostluk köprüleri kuran bir çağrıdır. Kur'an, servetinin yelnız zenginler arasında dönüp dolaşan bir güç, hatta bir sömürü ve egemenlik aracı olmasını, böylece büyük kalabalığın harcayarak bir şey bulamamasını asla onaylamaz: "Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz..." (59. Haşr:7) ayeti bu tezi doğrulamaktadır. Bunun için Kur'an, zengin fakir arasındaki büyük eşitsizliği makul seviyeye indirmek ve herkesizn insanca yaşama standardına sahip olması için alınması gereken tedbirleri ortaya koymuştur. Onun istediği şey, yeryüzünde her konuda olduğu gibi sosyo-ekonomik konuda adaletin hakim olduğu ve dengelerin oluştuğu güçlü bir toplumsal yapının varlığıdır. Bu çalışmada servetin geniş kitlelere yayılması ile sosyal farklılıkların ve bundan doğan sosyal gerginliklerin neler olabileceği ve sonuçta adaletin nasıl gerçekliştirilebileceği ve sonuçta adaletin nasıl gerçekleştirilebileceği Kur'an ayetlerinden hareketle ele alınmaya çalışılmaktadır.