"O zahirdir ve batındır." (Hadid, 3) Yani, görünen O, görünmeyen de O; açıkta olan O, gizlide olan da O olduğuna göre, söyleyecek bir şey kalmıyor. Bu ayet tüm Kur-an'ı ve her şeyi, evet aklımıza gelen ve gelmeyen her şeyi tefsir ediyor. Bize düşen irfan etmek, idrak etmek, gafletten kurtulmaktır. Tabii bu da, istidat, azim, gayret ve nasiple mümkündür.
İki ayrılık yoktur" demiş şair, evet iki ayrılık yoktur. Ayrılık ateşiyle yananı bir daha yakmazlar, vuslat meltemleriyle serinletirler. Ama yine de şair yanlış söylemiş; idrakde olana bir ayrılık bile yoktur. O devamlı O'nunladır. Lakin gafletde olan ebediyen ayrıdır, ona hiç vuslat yoktur. "Bu dünyada kör olan kimse ahirette de kördür (İsra, 72)
Allah ehline göre önemli olan, Kur-an'da yer alan kıssaların, örneklerin, hikmetlerin ve hükümlerininsannefsine yönelik olarak anlaşılmasıdır.
Çünkü dış alemde (afakta) zuhur eden her şeyin bir benzeri iç alemde (nefiste) de vardır.
Mesela; Adem ve iblis veya Musa ve Firavun kıssasını bilmenin ne faydası var, bütün bunlardan kaynaklanan bir ders alınmazsa veya bir ibret senin nefsinde müşahede edilmezse?