Günümüzde küfür, şirk, ilhad, isyan, günah altın çağını yaşıyor. İnsî ve cinnî şeytanlar cirit atıyor. Ağızları kanlı, kuzu kılıklı kurtlar arz-ı endam ediyor. Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor, coğrafyalar kan ile boyanıyor, mazlumların gözyaşları sel olmuş akıyor, batıl kendisini hak diye takdim ediyor, hakkın sesi ya cılız çıkıyor ya da çarpıtılıyor. Yeni yetişen nesiller imansız yetişiyor. Kitabına, tarihine, ceddine düşman ediliyor. 19-20 yaşlarına gelmiş delikanlılar kelime-i şehadeti söyleyemez, gusül abdestini doğru dürüst alamaz, bir Fatiha okuyamaz durumdalar.
İşte bu hengâmede bütün Müslümanlara çok büyük görevler düşüyor. Önce en yakınımızdan başlayarak halka halka Hakk'ı anlatmalı, Kur'an'ı, İslâm'ı, Peygamberi tebliğ etmeli. Ama bunları yaparken Resul-i Zişan Efendimiz(sav)'in yaptığı gibi sevgi iksirini hasta gönüllere avuç avuç saçmalı. Bizim için üsvet'ül hasene (en güzel örnek) olan iki cihan serveri her konuda olduğu gibi bu konuda da bizlere kılavuzluk yapmakta ve şöyle demektedir: Müjdeleyiniz, korkutmayınız. Sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz. Yüce Yaratıcı'nın sonsuz sevgisi; insan-hayvan, melek-şeytan, dost-düşman hiçbir ayırım yapmadan bütün varlıkları kuşatmış, hepsi de korunma altına alınmıştır. Zaten yaratılış ve devam eden oluşun var edilme sebebi de sevgi değil midir?