Nüzûlünden bugüne kadar âlimler Kur'ân'ı doğru bir şekilde anlama ve yorumlama gayesiyle ona yönelmişlerdir. Bu yönelimler neticesinde muhtelif temayüller ortaya çıkmıştır. Bu temayüllerden biri de antroposentrik okuma biçimidir. Bu yaklaşım, tarihî ve toplumsal olayları, tabiî hadiseleri içinde akıp gittikleri, kendilerini kuşatan içtimaî yahut tabiî nedenler zinciri içinde açıklayan bir okuma biçimidir. Teosentrik yaklaşım ise bir olguyu, bir durumu Tanrı merkezli okuma, anlama, anlamlandırma ve değerlendirme perspektifidir. Antroposentrik okuma metodunu benimseyenler temel tez olarak Allah'ın tarihî hadiselere müdahil olmadığını ileri sürdükleri için Kur'ân'da yer alan geçmiş kavimlere ait helâk kıssalarının vakiî usulle yeniden okunması gerektiğini iddia etmişler ve bu iddialarını ispat etme sadedinde örnek olmak üzere Fîl hadisesi ile Arim selini bu usulle okumuşlardır. Fakat onların bu okuma metotları kendi içlerinde çelişkilere yol açmakta ve yeni problemleri ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda onların okuma tarzları şu soruları akıllara getirmektedir: 1. Antroposentrik okuma yapanların tanrı tasavvuruyla deizmin tanrı tasavvuru arasında ne fark vardır? 2. Vahiy ve nübüvvet Allah'ın yeryüzüne müdahalesi değil midir? 3. Allah yeryüzüne müdahil olmuyorsa kulun Allah'a dua etmesinin anlamı nedir? 4. Allah'ın pek çok ismi vardır. Şayet O, yeryüzüne müdahale etmiyorsa doğal olarak bu isimleriyle yeryüzüne tecellî etmiyor demektir. Öyleyse O'nun isimleri insanlar ve yeryüzündeki diğer canlılar için işlevsiz midir? İşte bu araştırmada hem antroposentrik ve teosentrik okuma metotlarının ne olduğu ele alınıp değerlendirilmiş hem de zikredilen sorular tartışılmış ve cevap bulunmaya çalışılmıştır.