Meclislerimde ve tasniflerimde konustugumuz her sey, Kur'an'in huzurundan ve hazinelerinden gelir. Bana Kur'an'i anlamanin ve Kur'an'dan yardim almanin anahtarlari verilmistir. Bütün bunlar, Kur'an'in yardim almanin anahtarlari verilmistir. Bütün bunlar, Kur'an'in disina çikmadigimiz sürece geçerlidir. Kuskusuz bu, bagislarin en yücesidir. Ancak zevkine varan, menzilini nefsinden bir hal olarak müsahede eden ve Hakkin, sirrinda kendisiyle konutugu kimse bunun degerini bilir. Çünkü Hak, vasitalari kaldirmak suretiyle, sirrinda kuluyla konustugu zaman, onun seninle konusmasina, senin sözlerini anlaman da eslik eder. Onun seninle konusmasi, senin onu anlamanin ayni olur ve ondan geri kalmaz. Eger senin anlaman, onun seninle konusmasindan geri kalirsa, bu, Allah'in kelami olmaz. Bunu kendi içinde hissetmeyen kimse, Allah'in kullariyla konusmasina dair ilimden nasipsizdir.""Her okuyan Kur'an'in nüzulünü hissetmez. Çünkü ruhu kendi tabiatiyla mesguldür. Kur'an, bu kimseye tabiat perdesinin gerisinde iner. Bu yüzden ondan lezzet almak suretiyle etkilenmez. Nitekim Resulullah (s.a.v.) Kur'an okuyan bazi topluluklar hakkinda söyle buyurmustur; "Onlar, Kur'an okurlar, ama Kur'an girtlaklarindan asagiya inmez." bu Kur'an dillere inmektedir, kalplere degil. Yüce Allah, Kur'an'dan zevk almakla ilgili olarak söyle buyurmustur: "Onu Rûhu'l-emin (Cebrail) senin kalbine indirmistir." (Suara, 193) Iste, Kur'an'in kendisine inmesinden dolayi, degeri ölçülemez, her türlü zevkin üstünde bir haz alan kimse budur.