Kur'an dünyevî ve uhrevî açıdan insanın ihtiyaç duyabileceği her türlü bilgi ve hikmetin yegâne kaynağıdır. İnsanın bu denli zengin içeriğe sahip bir kitaptan azamî ölçüde istifade edebilmesi, ancak onu belli usûl ve kâidelere göre okuması, anlaması ve özümsemesine bağlıdır. İslam âlimleri söz konusu usûl ve kâidelerin neler olduğuna dair dair ilk dönemden itibaren ciddi çaba sarfetmiş ve bu konuda ümmete rehberlik etmişlerdir. Buna göre etkili bir tilâvetin ortaya konabilmesi için telaffuz, mana, tefekkür gibi özelliklerin yanında bir de kişinin okuduklarına karşı içten gelen bir duyguyla karşılık vermesidir ki bu tarz bir tilâvet kişiyle Kur'an arasında son derece aktif bir ilişkinin oluşmasına vesile olur.
Keyfiyet açısından kıraate farklı bir boyut kazandıran dua ve zikir tilâvetin evvelinde, sonunda ve tilâvet esnasında olmak üzere okuma faaliyetinin her aşamasında yapılabilir. Bu uygulamanın temeli Hz. Peygamber'in söz ve uygulamalarına dayanmaktadır. Zira Kutlu Nebî, içinde bulunduğu ruh haline göre bazen namaz içinde bazen de namaz dışında olmak üzere Kur'an okurken sıklıkla dua ve zikirde bulunmuştur. Bunun yanında bazen de ayetlerin içeriğine uygun olarak hüzün, ağlama, sesi yükseltme ya da kısma gibi birtakım tepkiler vermiştir. Bu bağlamda etkili bir tilâvet için Resûlüllâh'ın bu tarz uygulamaları dikkate alınmalı ve tatbik edilmeye çalışılmalıdır.