Kur'an, yeni bir düşünce, medeniyet ve hayat felsefesi kurmayı hedeflemiştir. Bunu yaparken mevcut dili kullanarak, kültür ve gelenekler üzerinden mesajını iletip istediği değişiklikleri yapmıştır. Arapların bildikleri ve genel dile ait kelimelere gerek şer'î anlam yükleyerek gerek anlamlarını daraltıp genişleterek gerek yeni kelime ve terkipler üreterek gerekse de bazı kelimeleri yok ederek bu değişimi gerçekleştirmiştir. Kur'an'ın nüzûlünden sonra gerek Kur'an tarafından anlamları değiştirilen kelimeler gerekse de Cahiliye'deki anlamlarıyla kullanılan kelimeler farklı ilmi disiplinlerde ıstılah anlamı yüklenerek kullanılmaya başlamıştır. Bu kullanımlar yaygınlaşmış, o kadar ki ilk anlamı yani Kur'an'daki anlamı geri planda kalmıştır. Bu farklılaşma Hz. Peygamber'in vefatının hemen akabinde başlamıştır. Çünkü dinin temel kaynakları tamamlandıktan sonra yeni problemlere çözüm bulacak, eleştirilere sistemli cevap verecek, sonraki nesillere gelenek olarak bırakılacak, gelişmeye açık ve ilmi kıstaslara uygun sistemler kurma ihtiyacı kendisini göstermiştir. Daha çok Kur'an kelimeleri kullanılarak kurulan bu ilmi disiplinler, ıstılah olarak kullandıkları kelimeleri Kur'an'dakinden tamamen farklı olmasa da aynı anlam alanlarında da kullanmamışlardır. Dolayısıyla ıstılah anlamının esas alınıp yapılacak bir Kur'an yorumu tamamen yanlış olmamakla beraber nüzûl döneminin bazı ayrıntılarını gölgede bırakacak ve bizi doğru anlamdan az da olsa uzaklaştıracaktır.