İnsanın kendisini tanıması gerekti. Bu tanıma ise mukaddes kelamla olmalıydı. Zira insan, aklıyla yaşayan varlıktı. Akıl, belli başlı donelerden yola çıkarak yürüyordu. Onun için de kendi varlığının niçin yaratıldığını bilemezdi. Ancak içinde olduğu durumu aklıyla değerlendirebilirdi.
İşte bu noktada aklın ötesiyle irtibatlı bir el devreye girmeliydi. Bu el insanı yaratan el olmalıydı. Bu el, insanı ve sahip olduğu tüm varlığı etraflıca kuşatmalıydı. Bu elin uzandığı alan, insanın üzerine yaratıldığı tüm unsurları kapsamalıydı.
İşte bu düşüncelerle derinlere dalarken, yaratılan insanın üst planından kendisine uzanan mutlak ilim kitabına bakma heyecanı içimize doğdu. Elimize mutlak ilim kitabı olan Kur'an-ı kerimi aldık ve içindeki her kelimenin işaret ettiği ana temayı sezmeye çalıştık. Öylece ayetlerin deruni yapısına nazar eyledik. O deruni yapı ile insanın hakikatine doğru yolculuğuna başladık. İşte bu deruni yolculuktaki yazıya dökülebilen cümleleri sizlerle buluşturduk.
Elinizdeki bu eser ile imani hakikatlerle tespit edilen insani varlığın konumlanmasını sizlere arz eyledik.Seyrini yaptığımız hakikatler arasında gezinirken bu seyirleri sizlerin gönül dünyasına arz ediyor ve sizleri rahmeti rahmana emanet ediyorum.