"Sınıfta neredeyse herkes uzaylı görmüş gibi benimle konuşmaktançekiniyordu, konuşanları da uyarıyorlardı… Sonra baktılar, sınavlardabunlara yardım ettim, ders notları verdim, belli bir diyalog gelişmeyebaşladı. Sosyal aktivitelerde benimle konuşmak zorunda kaldılar ve baktılarki karşılarında insan var, şaşırdılar. Bizim oradaki insanları kaba, kırıcı insanlarolarak düşünüyorlar. (…) Kimliğimi gösterdim inansınlar diye. 'Hayır, senoralı olamazsın' diyorlar, inanmıyorlar, artık iyi bir ilişkimiz var."Serkan Turgut, Kürt gençlerinin azınlıkta olduğu bir yerde, İzmir'de okullardayaşadıkları dışlanma ve damgalanma pratiklerinin ayrıntılı bir tablosunuçiziyor ve analizini yapıyor. Damgalamanın siyasi-ideolojik hükümlerinberisindeki, sıradan, gündelik dinamiklerine mercek tutuyor. "Kürt" sözünün,bir lise öğrencisinin tespitiyle, nasıl "argo bir kelimeye" dönüşebildiğinisorguluyor.
Damgalamaya maruz kalanların davranışlarına da bakıyor, kitap. Karşıkoymak, damgalamaları yanıtsız bırakmak, damgalanan gruptan bireyselolarak kendini ayırmaya çalışmak, ilişkiye girmekten veya kendini "bellietmekten" kaçınmak, söylemsel düzeyde başa çıkmaya çalışmak gibistratejilerin nasıl işlediğine eğiliyor.Kürt Damgası, Türkiye'de ayrımcılığın, sıradan ırkçılığın mekanizmalarıhakkında incelikli bir çalışma.