Hava, Zehra Sarayı'nın bahçelerinden yayılan hoş ve güzel kokular ile doluydu. İlim talebelerinin sabah akşam Endülüs'ün iftiharı ve medeniyetin simgesi olan Büyük Kurtuba Üniversitesi'ne giderken geçtikleri sarayın geniş ve ferah meydanı ise muazzam bir düzen içerisindeydi.
Daha yirmi üç yaşında bir genç olan ve halkın şikayet ve sıkıntılarını yazarak geçinen Muhammed bin Ebi Amir, saraya bakan küçük dükkanına girdi. Genç kâtip, alımlı vücut hatlarıyla, hoş tavırlarıyla insanları etkileyen ve daha ilk anda muhatabına güven telkin eden güzel sûretli bir gençti. Dedeleri, Endülüs'ün fethi hareketine Târık bin Ziyad ile birlikte katılan Muazoğulları'ndandı. İbn Ebi Amir, Kurtuba'da büyümüş ve Kurtuba Üniversitesi'nde okumuştu.
Genç adam, Zehra Sarayı'nın civarından her geçişinde ona hayranlıkla bakar, sonra derin düşüncelere dalar ve kendisinden geçerdi. Onun sınır tanımayan yüksek hırs ve hedefleri vardı. Saraya her baktığında bu düşünceleri yeniden canlanır ve alevlenirdi. Zira onun emelleri ve hedefleri saraya bağlıydı.