Yazar, önemli bir tarihsel kırılma olarak gördüğü 2010 anayasa değişiklikle-rinden sonra, yeni Anayasa Mahkemesi'nin "farklı bir Mahkeme olarak çalı-şacağı" ve içtihatlarının "uluslararası standartları yansıtan özgürlükçü ve de-mokratik bir çizgide" seyredeceği ümidindedir. Bu ümide kısmen katılmakla birlikte, kanaatimce Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde demokratik meşruluk ilkesini daha güçlü şekilde yansıtacak değişikliklere gidilmesi ve Anayasa Mahkemesi'nin anayasa değişikliklerini esas yönünden denetlemesinin daha kesin bir dille yasaklanması yerinde olacaktır. Gerçekten, Venedik Komisyonu'nun sözü edilen raporunda da belirtildiği gibi, anayasa değişiklik-lerinin yargısal denetimi Avrupa ülkelerinde de son derece istisnai ve tartışmalı bir durumdur. Hele bu denetim, Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine uygunluk açısından bir esas yönünden denetimi de kapsadığı takdirde, Ana-yasa Mahkemesi fiilen asli kurucu organ konumuna yükseltilmiş olur. Çan'ın eserine özel bir anlam kazandıran bir faktör de, onun, kendi ifadesiyle "tarihe tanıklık" etmiş olmasıdır. Gerçekten Can, ünlü 2008 kararının verildiği tarihte Anayasa Mahkemesi raportörü olarak hazırladığı raporda Anayasa Mahkemesi'nin "sınırlı şekil eksiklikleri dışında" denetim yetkisine sahip olmadığını kuvvetle savunmuş, ancak maalesef Mahkeme'nin çoğunluğu bu görüşe katılmamıştır. Kitap, bu tarihsel tanıklık perspektifi açısından da ilginç gözlemleri ihtiva etmektedir, Kitabın gerek anayasa hukukçuları, gerek konuya ilgi duyan toplum kesimleri açısından okunması mutlaka gerekli bir eser olduğunda kuşku yoktur.
- Prof. Dr. Ergun Özbudun İstanbul Şehir Üniversitesi