Zamanın hızla akıp geçtiği ve bir önceki yaşamın/anıların anlamsız gibi durduğu bir dünyada, yine de ortadan kaybolmaya yüz tutan şeyleri (kişisel tarihleri ve objeleri) korumaya çalışan/kayıt altına alan yerel tarih çalışmalarının önemsenmesi gerekiyor. Bu çalışmalar öncelikle bizim insan olarak biriktirdiğimiz yerel kültürü evrensele bağlayan kanallardır. Yerel tarih çalışması yapanlar geçmişin farklı dünyasını kaydetmek ve bugün için anlaşılır kılınmasına yardımcı olmak gibi bir görevi de yerine getirmektedir. Ve bugünün dünyası da yarın "farklı bir dünya" olacak ve yine yerel tarihçiler tarafından kayıt altına alınarak bir sonraki dünyanın insanlarına aktarılacaktır. Biriken ise, insanın tarihidir…
(…) İlkel toplumda kadınların toplulukta güçlü konumda olduğu bilinir. Köleci Toplum'dan itibaren sınıflı toplumlara geçilmesiyle birlikte kadınlar, toplumda ikincil duruma düşmüşlerdir. Bu durum, kadının özellikle ailede yükünü ciddi biçimde arttırmıştır. Kadının evde ve savunmasız oluşu, aynı zamanda onu kolay yutulan lokma haline getirmiştir. Yani savaşlarda ve çatışmalarda en çok acı çeken, zulme ve tecavüze uğrayan (çocuklarla birlikte) kadın olmuştur. "İnsanoğlu çok dayanıklıdır" denir ya, kadının çektiği acı ve zorluklar bir biçimi ile bu kitaptaki anlatımlara da yansıyor.
Bundan dolayıdır ki kadın söyleşilerinden oluşan bu kitabımı; Köleci Toplum'dan bu yana en çok acı çeken, ailenin ve topluluğun yükünü omuzlayan, modern çağda da durumunda ciddi bir değişiklik olmayan kadınlarımıza armağan ediyorum.
- Şenol Eskin