Kusay...
Kilab'ın oğlu Zeyd olarak başladığı hayatını, Arapların İsmail Peygamberden sonraki en büyük atası Kusay olarak tamamladı...
O, Muhammed Peygamberin babası Abdullah'ın dedesinin dedesiydi.
Mekke'den ve kabilesi Kureyş'ten uzaklarda büyüdüğü için, yurtsuzluk ve kabilesinin korumasından uzak olmanın şifa bulmaz acısı ruhunun derinliklerine kök saldı.
Gasp edildiğini düşündüğü Mekke'sini bir devrimle geri aldı ve Kureyş'i sürgünden kurtararak Arapların en şerefli kabilesi haline getirdi. Onlara "ehlullah" payesini kazandırdı. Kabe'yi de Hicaz'da yüzlerce örneği olan basit bir tapınak merkezi olmaktan Allah'ın evi mertebesine çıkarıdı. Onun zamanında Mekke yükseldi ve o bu şehri torunlarına armağan etti. Onlara büyük hedefler gösterdi.
Bu roman sadece hikayenin başkahramanı Kusay'ın hayatından ve Mekke devrimini nasıl yaptığından ibaret değil kuşkusuz...
Romanın insan kahramanı "Kusay" dır, ama mekan kahramanı "Mekke" dir. Mekke'deki tarihi değişimin arka yüzüdür.
Romandaki kutsal kahraman "Kabe"dir. Kabe'nin kutsallığı ve dini değerinin siyasi ve ticari arka plana bağlı olarak gösterdiği başkalaşımdır.
Ve hikayenin geçtiği zaman "Cahiliye Dönemi"dir. Bir kısmı reddedilen bir kısmı da İslam'a devreden yönleriyle aytıntılı bir "Cahiliye Dönemi" betimleme yapmaktadır romanda.