Mezarcının gelmesiyle bu asude hava dağıldı. Kazmayla küreği koluma dayarken kaidedeki çatlak dikkatini çekti. Omuzlarımdan tutup sertçe ileri geri salladı. Kıpırdamamıştım. Yerine yerleştirdiği kimselerin hiç hareket etmediğini, edemeyeceğini elbette biliyordu mezarcı. Benden şüphelenmesinin sebebi, ilk defa, birini toprağın altına değil üstüne gömmesiydi!
Yazar, bu ilk kitabında sonsuza kadar dikildiği parkta kalacağını zanneden bir heykelin gözü ve kalbi oluyor. Diliyle mermeri yumuşatıyor. Bir şair heykelinin başına neler mi gelebilir diyorsunuz, bir şair ve fikir insanının yaşarken başına gelebileceklerden az değil.