Arı ve bal, dini sanatın tarihi boyunca tanrı ve tanrıçalarla ikonografik bir ilişki içinde olmuştur. Balı keşfeden nymphe Melissa, Bebek Zeus'u beslemiş; Musalar arı şekline girerek Atinalıları İonia'ya getirmişlerdir. Ephesos kent sikkeleri arı imgeleriyle basılmıştır. Ephesos Artemision rahibeleri arı-hanımlar ile İon dilinde lider-arı anlamına gelen erkek hizmetliler kentin koruyucusu kraliçe-arısı Ephesia Artemisia'ya hizmet vermiş, hatta bazı arılar da Apollon'a adanan bir tapınak inşa etmişlerdir. Tanrının açıkça işaret ettiği üzere, Kutsal Kitap'ta vadedilen bereketli topraklar için Eski Ahit'te en az 50 kez bahsi geçen bal, şifa ve bolluk sembolüdür. Yeni Ahit'te Vaftizci Yahya'nın yiyeceğidir. Kur'ân ise cennetteki safi süzme bal akan ırmaklardan bahseder. Ortaçağın en ünlü Bizans ilahisi, Theotokos Meryem'i bal ve süt akan toprağa benzetir. Hagiografide arıcılık ile uğraşan ve köylüleri kovan arıcılığına teşvik eden azizler bulunur. Bal şifa dağıtır, cennette ağaçlardan damlar, yeryüzüne çiğ tanesi olarak düşer ve onu tadan ölümsüzlüğe kavuşur.
Tarihin hafızası, ikonografi ile sergilenen görsel tasvirlerin bilgece gizlenmiş dilini topluluktan topluluğa aktarırken elbette eklemelerle zenginleştirmiştir; bir takım değişimler geçirilmişse de özünde bal daima kaynağı göksel nitelikte, ilahi gücün kendinden olanı ifade eden mucizevi bir yiyecektir. Ortaçağda tadı, ağızdan Tanrı adına çıkan güzel sözler ile; koruyucu özelliği ölümden sonra hayat ve yeniden doğuşla özdeşleşir. Arılar ise Hıristiyan sanatında müjdeli haberler taşıyan küçük, sadık hizmetliler olarak balın ikonografisi dahilinde görevlerine devam eder. Dini sanatı etkileyen metinlerin ve Erken Bizans sanatında karşılaşılan ikonografinin ne ölçüde Ortaçağa aktarıldığını görmek için bal ve arının izini sürdüğümüz bu çalışma, 2021 yılında önce bilimsel bir makale olarak ele alınmış, zaman içinde araştırmamıza katkı sağlayan yeni verilerin değerlendirilmesi gerekliliği ile elinizde tuttuğunuz kitaba dönüşmüştür.