Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'na dahil olduktan sonra ilk muharebelerin başladığı cephe, Irak cephesidir. Osmanlı Devleti'nin idaresinde bulunan Irak, sahip olduğu zengin petrol yataklarından dolayı 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren özellikle İngiltere ve Almanya gibi devletlerin ilgi odağı hâline gelmiştir. Bu devletlerden İngiltere için Irak, en büyük sömürgesi konumundaki Hindistan'a giden deniz yollarının güvenliğini sağlamak ve Basra Körfezi kuzeyinde yer alan Abadan petrol tesislerini korumak noktasında büyük önem arz etmiştir. İngiltere, 5 Kasım 1914'te Osmanlı Devleti'ne savaş açmasını müteakip, 6 Kasım 1914'te Basra körfezi girişinde bulunan Fav yarımadasına asker çıkartarak, Irak harekâtını başlatmıştır. İngilizler, kısa sürede Basra ve Kurna'yı almışlar, ancak Selman-ı Pak'ta durdurulup, Kutü'l-Amâre'de tamamen tutsak edilmişlerdir. 29 Nisan 1916 tarihinde General Townshend komutasındaki 6.İngiliz-Hint Tümeni'nin esir alınmasıyla kazanılan Kutü'l-Amâre zaferi, maalesef yaklaşık bir yıl sonra 11 Mart 1917 tarihinde Bağdat'ın elden çıkmasına engel olmamıştır. Bundan sonraki süreç, Osmanlı Ordusu'nun Anadolu'ya doğru (Altınköprü-Kerkük-Musul yönü) ric'ati şeklinde gerçekleşmiştir. 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi'nin imzalanması ile birlikte taraflar arasındaki askerî harekâtın durdurulmuş olmasına rağmen İngilizlerin ileri harekâta devam ederek, Musul'u işgal etmesi ile Irak cephesindeki faaliyetler son bulmuştur. Okuyucular bu eserde Kutü'l-Amâre zaferinin büyüklüğüne, Bağdat'ın düşüş hikâyesine, Osmanlı 6.Ordusu'nun açlık, sefalet ve yokluk içerisinde Musul'a kadar olan ric'atine dair pek çok bilinmeyene tanık olacaklardır.