Bir felakete sükun ve itidalle tahammül edenlerin manzarası, o felaket için ağlayıp çırpınanların manzarasından çok daha korkunç ve ezicidir.
Bir yanda zorlu taşra yaşamı ve halkı, bir yanda insanların ve hayatın acımasızlığı ve tüm bunların ortasında sevebildiği az sayıda insana rağmen dünyayı, yaşamı idrak edememiş, kabullenememiş bir karakter:
Kuyucaklı Yusuf.
Hem birey hem toplum olarak insanı, onun içindeki aydınlığı ve karanlığı, dışarıdaki dünyayla çatışmasını en iyi anlatan yazarlardan Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf'ta da okuru sarsıyor, düşündürüyor, sorgulamaya itiyor. Kuyucaklı Yusuf, onun her eserinde olduğu gibi, yazıldığı ve anlattığı zamanı aşıp insanın olduğu her çağa, her döneme ulaşıyor. Özellikle Kuyucaklı Yusuf'un aidiyet ve varoluş sorgulamaları itibariyle, bugüne, yirmi birinci yüzyılın ruhuna dokunuyor.