Nuralan kasabası, bir ara hazine avcılarının uğrak merkezi olmuştu. Gerek yurt içinden gerekse yurt dışından çok sayıda hazine avcısı, kasabada hazine aramıştı. Çıkarılan hazinelerin yurt dışına kaçırıldığı haberi, dilden dile dolaşır olmuştu. Ama kasabalılar bunlara pek de itimat etmiyordu.
Bir süredir, kahvede farklı bir konu konuşuluyordu. Kasabanın olduğu coğrafyada bir "lahit" olduğu ve bu lahitte "gizemli bir hazine" olduğu dedikodusu iyice yayılmıştı. Dedikodular adeta ayyuka çıkmıştı.
Lahitin nerede olduğu meçhuldu. Ama çeşitli fikirler ortaya atılıyordu. Komplo teorilerine benzeyen bu yorumlara özellikle ihtiyar kesim gülüp geçiyordu.
Sıra, o büyük ana gelmişti artık. Kralın ve gizemli hazinenin olduğu lahiti açma görevini Çeto'ya verdiler. Çünkü herkes, en çok onun hak ettiğinin kanaatindeydi. Çeto, çok heyecanlıydı. Çünkü bu an; onun rüyalarını, hayallerini süslüyordu. Çeto, yavaş ve gergin bir şekilde lahitin kapağını açtı.