"O gece hava iyi bilenmiş bir bıçak gibi keskindi. Mart ayı gelmiş olmasına rağmen soğuk hiç hız kesmiyor, İstanbul'u kasıp kavurmaya devam ediyordu. Vakit gece yarısını çoktan geçmiş gökyüzünde bir dolunay belirmişti. Ay, boğazın üstündeki mavi sis perdesini aralamak ve altına gizlenmiş sırları bulmak ister gibi pırıl pırıldı. Fakat onun parlak ışığı bile Sarayburnu açıklarında yaşanan karanlık cinayetleri aydınlatmaya yetmiyordu".
Laligül, o gece Sultan İbrahim'in üstüne titrediği bir gözde olmadan önce Almestin(Su Perisi) olarak adlandırıldığı Kafkasya'dan çok uzaktaydı ve ne yapacağı konusunda kararsızdı.O yüzden Amber ağanın korku dolu sesini duymazdan geliyor, düşünmek istiyordu. Padişahın ona olan ilgisi arttıkça, etrafındaki kötücül insanların kıskançlığının da o denli arttığının farkındaydı. Ancak, bu olaydan yüzlerce yıl sonra odasına girecek olan Lila ise, Salacak sırtlarındaki evlerinden izlediği saraya girmenin heyecanını yaşarken Laligül'e dair sırların onun hayatını nasıl değiştireceğini tahmin etmekten çok uzaktı.
Dünya kurulalı beri hiçbir sır gizli kalmaz, görünür olmak için vaktini beklerdi. Hiç bir cinayet kararı verenlerin ve bu görevi yerine getirenlerin yanına kalmazdı. O gece yaşananlarda gizli kalmayacak ve yüzlerce yıl sonra bile hatırlanacaktı.