En yakından bir Lenin portresi... Yaşam boyu süren mücadelenin, en zorlu karar anlarının, en keskin kavgaların, en sağlam dostlukların tanıklığı.Yeraltı koşulları, sürgün koşulları, devrim koşulları, karşıdevrimcilerle çatışma ve iç savaş koşulları…
Bunca zorlu şartlar altında birkaç günlük bir kaçamak, ormanın derinlerine bir seyahat, nehir kenarında bir akşam yürüyüşü, kısa bir bisiklet turu, bir el satranç, Zola ya da Çernişevski hakkında derinlemesine bir sohbet, soluklanma anları…
Nadejda Krupskaya'nın, yirminci yüzyıla şekil veren o büyük tarihsel dönüşümün tam ortasından çıkıp gelen, Devrim'in ve Lenin'in o eşsiz anlarını yansıtan sürükleyici anıları.Soluk soluğa bir roman tadında akıp giden bir yaşam öyküsü, daha doğrusu, bir değil birçok yaşamın öyküsü bu. Önderlerin, sıra neferlerinin, işçilerin, köylülerin, askerlerin, eğitimcilerin, öğrencilerin, ev sahiplerinin, komşu kiracıların, yoldaşların, ajanların, döneklerin, hainlerin…
Sibirya'da Şuşonskeye köyünde, yurtdışında Cenevre, Krakow ve Paris'te, Rusya'da Petrograd ve Moskova'da, Parti kongrelerinde ya da Enternasyonal konferanslarında, sert tartışma ve ayrışmaların ortasında, fabrikadaki işçilerin, cepheye giden askerlerin, meydanlara dolan kitlelerin huzurunda, Gapon'un, Rosa'nın, Buharin'in, Gorki'nin, İnessa'nın, Sverdlov'un, Troçki'nin, Stalin'in ve her daim Nadejda'nın yanında çizilen bir Lenin portresi bu: "Hareketi geriye çeken bir konumda olduklarını gördüğünde hâlâ en yakın arkadaşlarıyla bozuşabilir, dava için gerekliyse daha dün hasım olduğu birine alçakgönüllü bir yoldaşlıkla yaklaşır ve söylemesi gerekeni, her zaman yaptığı gibi, açıkça ve dürüstçe söylerdi. Doğaya, baharda ormanlara, dağ yolları ve göllerine, büyük şehirlerin gürültüsüne ve işçi sınıfı kalabalıklarına her zaman düşkün ve hayrandı; yoldaşlarını, mücadeleyi, hareketi ve her yönüyle hayatı seviyordu."