Liberalleşme, kalkınmalarını tamamlayamamış ve ekonomik istikrarsızlık içindeki gelişmekte olan ülkelere, 1980'li yıllardan itibaren, uluslararası finansal kuruluşlar tarafından bir kurtuluş reçetesi olarak sunulmuştur. Mal, hizmet ve para ticaretinin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını içeren liberalizasyon süreci, bu dönemde uygulanan istikrar programlarının yapısal unsurlarını oluşturmuştur. Bu dönemde daha aktif olarak ön plana çıkan uluslararası mali kuruluşlar gelişmekte olan ülkelere ekonomik istikrara yönelik klasik maliye ve para politikalarının yanı sıra, serbest piyasa ekonomisinin tüm kurum ve kurallarını işlevsel hale getirmelerini önermiştir.