Meksikalı siyasetbilimci Benjamin Arditi, günümüzün önde gelen düşünürleriyle (örneğin Laclau, Zizek, Rancière, Badiou) yaratıcı bir biçimde hesaplaşmaya girişerek liberal demokrat mutabakatı sorguluyor. Farklılık, popülizm, devrim ve ajitasyon kavramları çevresinde girişilen bu sorgulama sonucunda başka tür bir demokratik siyaset için stratejiler öneriyor.
Bugün siyasal alanın hepimiz tarafından az çok hissedilen bir özelliğini vurguluyor Arditi: Farklılıkın öne çıkarılması üzerine kurulu olan kimlik siyasetinin sahip olduğu itici gücün eşitlik talebi yerine gitgide ayrıcalık talebine dönüşmesinin taşıdığı parçalayıcı risklere dikkat çekiyor ve liberalizmin öcü olarak gördüğü iktisadi ve siyasi popülizmin iddia edildiği kadar demokrasiye ters olmadığını savunuyor (Freud'un dahili yabancı ülke metaforundan da yardım alarak). Düşünce evrenimizden kovulan devrim kavramı, bir anda gerçekleşen ikonik bir değişim yerine, sürekli düşünülen, hayal edilen, tasarlanan ve her an vuku bulabilecek/bulabilen bir değişim olarak tasavvur edilmeli. Devrim böylece hayali bir hedef olmaktan çıkabilir, elle tutulur bir hale gelebilir.
Demokrasinin, liberal demokrat siyaset anlayışı dışında nasıl tasavvur edilebileceğini merak edenler için.