Tarihî metinlerimiz, gerek yazıldıkları dönemin dil özelliklerini, gerekse yazıldıkları dönemin ve metinde işlenen konu ile ilgili bilim alanının söz varlığını ortaya koyması bakımından büyük değer taşımaktadırlar. Bu metinler üzerine günümüze kadar pek çok çalışma yapılmış, yazıldıkları dönemin dil özellikleri tespit edilmiş, söz varlıkları ortaya konmuştur. Bunlar arasında, tarihî tıp metinlerimiz ve tıp sözlüklerimiz barındırdıkları söz varlıkları dolayısıyla, gerek dilciler ve sözlükçüler için, gerekse başta tıp bilimi olmak üzere bitki bilimi, zooloji, ilaç bilimi vb. bilim dalları için de bir hayli büyük değere sahiptirler. Osmanlı döneminde 14. yüzyılda büyük bir gelişme gösteren tıp ilmi ile ilgili bu dönemde telif ve tercüme pek çok eser vücuda getirilmiştir. Gerek bu yüzyılda ve gerekse sonraki yüzyıllarda bu telif ve tercüme faaliyetleri devam etmiş, hekimlere yol gösterici nitelikte, hastalıkların tedavisi, şifalı bitkiler, şifalı terkipler ve benzeri konuları içeren birçok eser kaleme alınmıştır. Bununla birlikte tıp terminolojisinin büyük çoğunlukla yabancı dillere dayanması da bazı müellifleri harekete geçirmiş, Anadolu tabip ve hekimlerinin karşılaştıkları terminoloji sorunlarını çözebilmek maksadıyla tıp sözlükleri kaleme alınmıştır. Bunlardan en önemlilerinden biri de çalışmamıza konu olan, Hezarfen Hüseyin Efendi'nin hazırladığı Lisânü'l Etibbâ adlı eseridir.