"Türk müzik kültürü, yüzyıllarca Avrupa'nınkine paralel ancak kendi yolunu izleyerek gelişti. Türk halklarının geleneksel çalgıları ve melodilerinin yanında Arap-Fars kültür çemberinin üst düzey ve akademik olarak ciddi sayılabilecek müzik teorisini de, özel ve haklı olarak klasik diye adlandırılabilecek olan kendi müziğine kattı. Diğer Hıristiyanların yanısıra Macarlar da zorunlu ve gönülsüz dinledikleri Türk askerî müziğiyle savaş meydanlarında şahsen tanıştılar.
Türklerin korkunç nefesli çalgısı zurna sonunda Macar milli çalgısı oldu. Hattâ Macarca adı da kökenini koruyarak töröksíp oldu. Yavaş yavaş bütün Avrupa sarayları askerî müzisyenleri hizmetine kabul etti. Sultan ise Hıristiyon hükümdarlara müzisyen göndermekten kendini alamıyordu. Ve 'barbar' gürültüsü sonunda operalara ve konser salonlarına giriş biletini almıştı.
Ancak nasıldı bu askerî müzik? Bir esir neyi görmüş, neyi duymuş olabilirdi, ya da Osmanlılarla çarpışan bir Hıristiyan asker? Bu kitapta Hıristiyan ve Türk kaynaklar temelinde buna yanıt aramaya çalışacağız.