Irklara ve onların meydana getirdiği kültürlere hiç bölünmemiş olsaydık bu dünyada sadece "İnsan!" olarak yaşayan canlılar olacaktı. Kendilerini bu dünyanın efendileri olarak görmeyip, zamana ve onun getirdiklerine rıza gösterip yok etmek yerine, "Kimimben?"
"Nereden geldim?"
"Neden bu dünyadayım?" diyerek kendilerini sorgulama sürecine girecekti.
Sonra bu sorgulamanın neticesinde geleceğini şekillendirecekti ve bunu yaparken hayatta kalma adına, başta kendi cinsi olmak üzere diğer canlıları yok etme hakkını kendinde bulmayacaktı.
Adı ne olursa olsun ötekileştirmenin, saflara ayırmanın bizim asla görmek istemediğimiz ve tahammül dahi edemeyeceğimiz büyük bir yıkıma yol açtığını anlatan Mahabharata Destanı, tek bir gerçeğin üzerine kurgulanmıştır:
Bir canlıyı yok ederek elde edilen zafer asla zafer değil, akan kanı durmak bilmeyen kalp yarasıdır. Vicdanın yıkıldığı andır.