Hürriyet ilan olunduğu vakit ben İzmir'de idim. El şakırtıları, allı yeşilli bayrak dalgaları, birbiri üstüne binerek "Yaşasın!" diye haykıran şuursuz halkın içinde beni arkadaşlarım buldular:
- Ulan, sen hala burada ne duruyorsun? dediler.
- Durmayıp da, ne yapayım? diye ağzımı açtım.
- Ne yapacaksın! İstanbul'a git! diye haykırdılar.
- Senin gibi filozof, yazar, şair, tarihçi, bilgin bir genç başkentte milletine hizmet edebilir, yoksa burada değil...
Ve beni omuzladılar. Havaya kaldırarak el üzerinde gezdirmeye başladılar. Halk, hürriyet kahramanlarından biri sanarak, beni onların elinden zorla aldı. Ayaklarımı ve pantolonumun paçalarını öperek saatlerce sokaklarda dolaştırdı. Ben, bu tezahüratları kendim için çok görmüyordum. Çünkü biliyordum ki, Türkiye'de benden başka embriyoloji ilminde ihtisas kazanmış kimse yoktu.