Elif Şafak'ın 2000 yılında yayımlanan ve yayımlandığı günden itibaren edebiyatımızın en beğenilen kitaplarından biri olan Mahrem, toplumsal olarak dışlanmış bir genç kadının travmalarla yüklü hayatını ve ruh durumunu anlatır. Mahrem'de kendini hep kıyıda, hep göz hapsinde hisseden bir genç kadınla tanışırız. Şişmanlığı yüzünden kendini hep öteki hisseden, hiç durmadan yiyen ve yediklerini kusan bir kadın...
Ama bedenine kalkan yaptığı kiloların altında yatan bir de hikâyesi vardır. Acı bir hikâye. Daha çocuk yaşta yaşadığı bir taciz hikâyesi.
Mahrem'in masalsı anlatımı başkahramanın öyküsüne koşut olarak bizi önce 1885 yılının Pera'sına, Keramet Mumi Keşke Memiş Efendi'nin birbirinden değişik, gizemli kadınlarla dolu çadırına; derken aynı dönemin Fransa'sına ve ardından da 1648'in Sibirya'sına kadar götürür. Keşke Memiş Efendi'nin çadırında temaşaya sunulan kadınlardan biri de hikâyesi ta Sibirya'ya kadar uzanan Samur Kız'dır. Bir de güzel La belle Annabelle…
Masalsı anlatımı, dilin olanaklarını genişleten Nazar Sözlüğü ile çağlar arası hikâyeleri ustalıkla birbirine bağlayan Mahrem özünde daha çocuk yaşta ruhu zedelenmiş bir genç kadının öyküsüdür.
Edebiyatımızda büyülü gerçekçilik unsurlarını en güzel şekilde kullanan romanlardan biri olarak da kabul edilen Mahrem, yayınlandığı dönemde edebiyat çevreleri tarafından büyük bir beğeniyle karşılanmış, o günden bu yana pek çok dile çevrilmiştir. Kirkus Reviews kitabı "Uyumsuzlara ve toplumun bunlara nasıl baktığına dair bir metin" olarak tanımlanmış; The Independent gazetesi Elif Şafak'ı bu romanda ortaya koyduğu edebi ustalık nedeniyle "Isabel Allende'nin önemli bir mirasçısı" olarak tarif etmiştir.
Elif Şafak'ın yazarlığının 25. Yılında Mahrem yeni kapağı ve seçkin ressam, sanatçı Huban Korman'ın kitaba özel çizimleriyle yeniden yayımlanmıştır.
Mahrem pek çok Elif Şafak romanı gibi kırılgan insanların yalnızlığına dair bir romandır. Görmeye ve görülmeye dair okurun içine dokunan bir metindir.