Yüz binlerce ton demir ve beton karışımından oluşmuş bir kütlenin altında kıpırtısız duruyor, alnından sızan korku terleri gözlerine sızıyordu. Kıpırtısız durmasının nedeni, bunca büyüfe, geniş ağırlığın altında, sağa sola dönme şansının olmamasıydı. Ağırlığın toprak zeminden yüksekliği, ancak göğüs kafesi kadardı. Çırılçıplaktı.
Kıpırdadıkça, meme uçlarına betonun sertliği, nemliliği değiyordu.
Kurtulabilecek miydi buradan?
Türk edebiyatının ustalarından Bekir Yıldız, yer yer gerçeküstücü bir anlatımla ilerleyen "Mahşerin İnsanlarında yer alan Öykülerde,
toplumsal olanla bireysel olanı bir arada algılıyor, yorumluyor, giderek insanı yaşadığı konumda derinliğine irdeleyip tanımlıyor.
"Yargılayan Zaman İçinden" adlı ikinci bölümde ise, Bekir Yıldız'ın kendi üretimi ve çağıyla hesaplaşması niteliğindeki konuşmalar, soruşturmalar ve yazılar yer alıyor. Aslında sonucu belli bir hesaplaşma bu; çünkü hayata karşı duruşunu bozmamış, hesabını veremeyeceği hiçbir eylemin içinde yer almamış bir edebiyatçı
Bekir Yıldız.