Küçük ürkek bir çocuk, sahipsiz ve kimsesiz.
Yazın ortasında zemheri yaşıyor çaresiz.
Sessizliği, gözlerindeki öfkeyle sabit.
Adımları, geçmişinde çetin bir kilit.
Sayarken paldır küldür dökülen ince tanelerini,
Ne de güzel izliyordu toprağa serilişini.
Büyük küfürler ediyordu yaşından ve kaçamıyordu asla yaşadıklarından.
Hafızası hücum ediyordu apansız ve saplanıyordu kalbine acımasız.
Şimdi uzak bir ihtimalden, yine uzak bir şehirden
Ve yine uzak bir kimsesizlikle sesleniyorum sana:
Hoşça kal çocukluğum…