Derenin kenarındaki keşiş, elindeki ağaçtan kâse ile dereden aldığı suya parmaklarını batırarak, dua eşliğinde etraftaki ağaçlara serpmektedir. Atını keşişin yanına süren kral, soracaklarını düşünürken bekler. Keşiş, "Evet biliyorum siz kralsınız. Ben de sahibi Göklerin Kralının olanları baba, oğul ve kutsal ruh adına sizin için kutsayan gezgin, çileci bir keşişim." diyerek, aklındaki soruları sormak üzere olan kralı cevaplar.
Kral, "Ben konuşmadım, sormadım ki! Sen nereden biliyorsun? Hem madem biliyorsun ben kralım, neden diz çökmüyorsun?"
Yüzünü krala doğru kaldıran keşiş başını saygı ile eğerek kralı selamlar.
"Ağaçlar, sular ve taşlar bile konuşurken, siz sustuğunuzu mu sanıyorsunuz yüce kral? Sonra… Siz bu dünyanın kralısınız. Benim dualarım sizin de kralınız olan Göklerin Kralınadır. Ancak bilmenizi isterim ki bu dünyanın kralı siz Henri için de dualarım eksik olmaz."
Öfkelenen kral,
"Bana bilmediklerimi söyle. Söyle ki canını bağışlayayım. Yalnız önce söyle de bileyim. Sen kimsin, nerelisin?"
"Adımın ve nereli olduğumun ne önemi var! Tanrı beni biliyor, ben de Tanrı'yı. Ancak sizin için şöyle diyebilirim; adsızım, yurtsuzum ve yoksulum. Tanrı'nın hizmetinde olan gezgin, çileci bir keşişim."
Kont tarafından aşağılanmaya dayanamayan rahibe kontes,
"Demek böyle düşünüyorsunuz? Yaşadığınız dünyanın her türlü nimetini zevk ve ihtiras için doymak bilmez bir açlıkla sonuna kadar tüketirken, benim Tanrı'ya olan inancımı mı sorguluyorsunuz? Eğer sizin yaşadığınız dünyanın kuralları bunu gerektiriyorsa, ben de o zaman size şunu sorarım. Madem birbirimize verdiğimiz söze rağmen beni sizin dünyanızdaki karınız olarak görüyorsunuz, o zaman vassallarınıza gösterdiğiniz güç ve iktidarınızın birazını bana gösterip, geceleri yatağımdaki kadınlar yerine neden siz olmadınız?"
Kontesin acımasız sözleri ile çılgına dönen kont elinde kılıcı dışarı fırladı. O sırada olanları öğrenmek için kapının önüne gelen Vikont Albert'in odadaki kandilin ışığı ile karanlıkta parlayan kılıcını fark eden kont, tereddüt etmeden bu kılıcı tutan elin bedenine kılıcını sapladı. Düşmanının elinden taş zemine düşen kılıcın madeni sesini duyan kont, bedenini saran zaferin dayanılmaz hazzı içinde kılıcını geri çekerken, üzerine devrilen bedenin kardeşi Vikont Albert olduğunu anladığında,t
"Lanet olsun! Bu gece kılıcımı da aklımı da iblis kullanıyor!" diyerek, elindeki kılıcı fırlattı.