Günümüzde kamusal alanda varlık göstermeye çalışan kadınlar, geçmişe nazaran daha fazla iş yaşamına katılma imkânı bulsalar da düşük ücret, uzun mesai, kalifiye olmayan işler, bilgiye sınırlı erişim, taciz vb. durumlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Nadiren bazı kadınlar orta ve alt düzeyde yönetici pozisyonlarına kadar yükselseler de yine patriyarkal kültür ve toplumsal cinsiyet kuramının bir sonucu olarak kendi alt pozisyonunda çalışan erkeklerin dahi zaman zaman baskısına maruz kalmaktadırlar. Bu çalışmada kadınların, erkekler tarafından baskı ya da şiddet görmesinin altyapısında hem patriyarkal ilişkiler hem de kapitalist öğelerin olduğu düşünülmektedir. Ancak kimi zaman patriyarka ve kapitalizm birbiriyle anlaşmazlık içerisinde de olabilir. Konuyla ilgili Marksist bakış açısıyla ele alınan birçok çalışmada, kadınların ezilmişliğinin ya da dışlanmışlığının kapitalizmden kaynaklandığı düşünülse de kapitalist bir dünya kurulmadan önce de bu durumun yaşandığı görülmektedir. Asıl nedenin patriyarkal ilişkiler olduğu, aynı zamanda toplumsal cinsiyet kavramıyla birlikte cinsiyetlere yüklenen görev ve sorumluluklardan ötürü ayrımcılığın yaşandığı düşünülmektedir. Kapitalizmle birlikte ise kadınların ezilmişliklerinin ve dışlanmışlıklarının hem özel alana hem de kamusal alana taşındığını söylemek mümkündür. Bu düşüncelerden hareketle çalışmanın kuramsal altyapısını toplumsal cinsiyet ve patriyarkal kuram oluşturmaktadır.