Haydarpaşa Garından dolu dolu vagonlarla İstanbula giren her tren biraz daha değiştirir şehrin çehresini. Hayatın ritmini arttırması, hızlı kara yolu araçlarının, otobüslerin ağırbaşlı trenlerin yerini almaya başlamasıyla yolcuları da değişir Haydarpaşa Garının. Artık gideceği yere bir an önce ulaşmak isteyenlerin değil, belki daha da çok yolculuk sürecini yaşamak isteyenlerin seçeneğine dönüşür trenler. Yalnız ve yorgun bireylerin bununla birlikte trenler yalnızlık, kenara itilmişlik, ya da bilinçli bir kaçışın, romaneskini hep korudu. Haydarpaşa ise görkemli binasının suskun yüzüyle nasıl da denk düşer bu kaçışlara. Bulunduğu yere ait değilmiş gibi, tedirgin durmaz mı suyun kenarında. Boğazın dokusuna en aykırı bina da o değil midir? Kendini toplum içinde tedirgin, yalnız duyanların, yerini yadırgayanların dilinden de en iyi o anlayacak, kaçış yollarını o açacaktır.