Büyük bir sırrı verip vermemek kararsızlığı ile uçuşan saçlarını topladı, ensesine bıraktı, saçları yeniden uçuşmaya başlarken sesi geldi; "Seni sürekli burada görüyorum. Yani, ben de, ne zaman kendimden kaçıp buraya gelsem sen buradasın. Öyle uzaktan izliyorum seni. Sadece gözünün gördüğüne bakıyorsun, çevreni, yaşamın içinde olan hiçbir şeyi görmüyor durmuyor gibi..." Kayaların arasından aldığı küçük bir taşı denize fırlattı, çıkan sesi, taşın düştüğü yerde oluşan giderek iç içe büyüyen dalgaları beraber izledik. "Sen neden geliyorsun? Soruya soruyla karşılık verme bir savunma refleksi bir zaman kazanma taktiği..." "Bak, ne yapalım biliyor musun," dedi bu kez ses. "Yine sordun ama olsun, ne yapalım?" Başlarının üzerinde uçuşan ve aldıkları bir yudum nefesi bile kaçırmadan izleyen Martıya baktı ikisi aynı anda ve "Bu Martı bizi bizden daha iyi anlatır..." dedi ikisi de aynı anda.