İnsanlar, umut adlı kâğıttan renkli gemiler yapıp yüzdürürken Ömer, gerçeğin bu kadar basit olmaması gerektiğini düşünürdü.
Yaşamak ve sevdiklerini yaşatmak adına savaşmak ve güzelin peşinden gitmek gerektiğine inanmıştı.
Savaştığı, soluduğu hava kadar yakındı oysa. Onu korkutanı beslemek yerine, içinden söküp atmayı denese bu kez boğulacak gibi olurdu.
Yokluk alnına kara kış gibi yazılan dondurucu soğuktu. Sinsi, siyah bir yılan gibi kıvrılmış yatardı. Kim bilir, belki de içinin üşümesi ondandı.
Sıranın ne zaman kendine geleceğini bekleyenlerden olmak istemedi. Yüreğinin gösterdiği yere sisli bir sabahın alaca karanlığında bir martı gibi uçup gitti.
"Ya kanadım kırılır düşerim denize ya da yeni bir dünyaya uzanır ellerim." derdi.
Maryana'ya rastlayacağı güne kadar…