"Mülkiyeliler'e geldiğimde masanın çevresinde şairleri görünce, içimden masa da masaymış ha dedim, Edip Usta'yı anarak. Yaşam sevinci içinde masaya anahtarlarımı koydum. Şiirin kapısı açılacaktı birazdan. Bakır kasemiz yoktu ama beton kalıpların içine çiçekler ekilmiş taşların yüzlerini yeşillikler sarmıştı bile. Gözlerimizin rengarenkliği, yaza girmelerine rağmen çiçekleri daha da bir cesaretlendirmişti. Bir parlaklık hissettim hemen çiçeklerde. İçine kapananlar yavaş yavaş açıyordu kendini, şairlerden dizeler döküldükçe. Durun dedim tüm nehirlere, herkes sırasını beklesin akmak için! Kimi seviyordu kimi sevmiyordu hayatın dramasını, bizi koy verip de sürekli kendini yaşamasını. Tüm bunları da koymuştuk masaya. Şair dediğin hiçbir zaman saklayamaz içindeki gerçeği. Kendi vermese, birazdan şiiri verecekti ele, söyleyemediklerini. "