Günümüz dünyasında coğrafi ekolojide meydana gelen değişimler eskiye nazaran daha hızlı ve etkili olmaktadır. Bir bütün olarak dünya ekosistemine baktığımızda tüm unsurların (canlı-cansız) birbiriyle sıkı bir ilişki içinde olduğu dikkati çekmektedir. İnsan merkezli bir etkileşimin yaşandığı bu sisteme coğrafya bilimi farklı şekillerde yaklaşmaktadır. Doğal ortamı doğrudan etkileyen fiziki ve beşeri coğrafya unsurlarını inceleyen coğrafya bilimi tüm yönleriyle ekosistemin parçaları arasında bağlantı kurmaktadır.
Günümüzde insanın yaşadığı ortam çok hızlı bir bozulma süreci yaşamaktadır. Artan nüfusun ihtiyaçlarına karşılık vermek isteyen sektörler, endüstrileşmenin her alanda daha da gelişmesini sağlamaktadır. Bu durum nüfusun yoğunlaştığı alanların çeperlerinde yeni sanayi tesislerinin kurulmasına yol açmaktadır. Türkiye'de bu alanların başında kuşkusuz Marmara Denizi çevresi gelmektedir. Ülke nüfusunun ve sanayisinin önemli bir kısmı bu bölge içinde özellikle İstanbul, Tekirdağ, Kocaeli ve Bursa'da toplanmış durumdadır. Son 50 yılda nüfusu yedi kat artan mega şehir İstanbul başta olmak üzere tüm kıyı yerleşmeleri Marmara Denizi'nin ekolojik yapısını etkilemektedir. Deniz ekosisteminin genel yapısını etkileyen yalnızca nüfus ve sanayileşme değil, aynı zamanda turizm, ticaret, ulaşım ve balıkçılık gibi birçok ekonomik faaliyetlerin etkisi söz konusudur. Boğazlarla birlikte bir bütün halinde ele alındığında Karadeniz ve Akdeniz arasında bağlantıyı sağlayan tek su yolu olması açısından dünya denizyolu ağının merkezinde kalmaktadır. Bu durum Marmara'nın yük ve yolcu taşımacılığında çok fazla kullanılmasına neden olmaktadır. Beşeri faaliyetler olarak birlikte değerlendirilen bu alanlar deniz üzerinde ciddi bir baskı unsuru olarak varlığını sürdürmektedir.