... Büyük Ana'nın rahibi Çift Ağızlı Balta tapınağında diz çökmüştü. Önünde kireç taşından yapılma iki tören boynuzu ve yılan tanrıçanın küçük bir heykeli vardı. Sol elinde kutsal yağla dolu kulplu bir testi tutuyordu, suratını ise deri bir boğa maskesi örtmekteydi. Ellerini yukarı kaldırdı ve duyulur duyulmaz bir sesle yakarmaya başladı. Girit'in üzerindeki gökyüzü kararmaya başlamıştı bile. Kor halindeki sünger taşları adanın üzerine sağanak gibi yağıyordu. Denizin üzerini dolduran yüzen kaya parçaları, gitgide artan bir süratle birleşip yanan setler oluşturuyordu. Kabaran sular önlerinde oluşan bu doğal engele balyoz gibi darbeler indirmeye başlamıştı. Uğultuları yeri göğü dolduruyordu. Devasa su sütunları yıldırımlar eşliğinde fışkırmaya başlamıştı. Sel baskını, büyük sel baskını! Bir anda kendine geldi ve nerede olduğunu anımsadı: Mavi Yunuslar Sarayı'nda bulunuyordu...