Unutmak kavramı, çok sevdiklerini bir daha hatırlamamak, anmamak ile alakalı olduğunda, anlamı değişen bir olgu oluyor nazarımda.
Sevdiklerimizi kaybetmek ve sonrası unutmak demek, aydınlığa yabancı, ışığa duyarsız ve daha henüz parıltıyı görememiş, karanlıkta boşluğa şuursuzca kulaç atmaya benziyor. Ve sanki nefes alıp yaşamımı devam ettiren dört elementin birini boşuna kullanan birisiymişim gibi hissediyorum kendimi.
Onlar en içten gelen özel ve güzel duygularımın en yüksek köşesini temsil ettiler hep. Çünkü onlar bir daha asla ele geçmez değerlere sahip olarak kültürel şekillenme özelliklerini anlamlı hale getirdiler.
Babam, mükemmel diyebileceğim insan eksenli düşüncesiyle ve vicdan mukayesesini yapabileceğim öğretisiyle var oldu hep gönlümde. Annem... Sorsalar, dünyanın en güzel kadını olarak cevap verdiğim "Güneşten önce uyanırım ben" diyen ve söylemin derin anlamını bilen güzelim insandı. Sevdiklerim, yüreğimin en özel yerinde, en dokunmaya kıyamadığım en hassas yerinde olacaklar her daim.