Söz insanla başlar ve sürer. Zaman onu kesintiye uğratsa da her yeni söz eskinin rahminden doğar, gelişir ve yükselir. Zamanı zincirleseniz de sözün akışını kesemezsiniz. Bu kültür mirası harabelerin, yıkıntıların altında kalsa da asırlar sonra bir şekilde ortaya çıkar. İnsan ruhunu besleyen bu sözler; bazen kutsal kitaplara, bazen çilekeş seyyahlara, bazen umutlu yazarlara ilham kaynağı olur.
İnsanın köleleştirilmesi sözün köleleştirilmesiyle başlıyor. Sözün gücü her güçten daha derin ve kalıcıdır. Harabeye çevirdiğimiz, zamanın zincirlerine hapsettiğimiz, tutsaklığa mahkum ettiğimiz söze inat kaybolmuyor. Bütün despot, gaddar, acımasız hanlara, sultanlara, krallara, imparatorlara, beylere, ağalara inat zaman ve söz toprağın altında ölüme terk edilmelerine inat ortaya çıkıyorlar. Asırların kaba gücünün, hoyratlığının, soy kırımının, inkarının, imhasının bütün çabaları sonuçsuz kalıyor. Onun için zamanın zincirleri, sözcüklerin tutsaklığı beyhude bir çabadır.