Teknolojik imkânlar ve kitle iletişim araçlarının artması ve gelişmesiyle birlikte dünyamız küresel bir köye dönüştü. Bu köyün muhtarlığını da medya yapıyor. Medya, bir yandan demokratik sistemlerin vazgeçilmez bir unsuru, diğer yandan da zihinlere hükmedebilen büyük bir güç. Savaşları kazandıran, rejimleri yerle bir edebilen 'kamuoyunu' yönlendiren, kitlelerin iradesini parmağında oynatan bu silah kimin emrinde? Medya, savaş ve terör gibi olağanüstü durumlarda da yeni bir cephe, tahrip gücü yüksek bir bomba işlevini görüyor.
Bilgi çağında savaşlar, vahşetiyle, akan kanıyla, koltuklarına kurulup canlı yayında izleyen kitlelerin önünde yaşanıyor. Bu savaşların seyrini eli silah tutan insanların değil, eli kalem ya da kamera tutan insanların maharetleri belirliyor. Silahların değil, eli kalem ya da kamera tutan insanların maharetleri belirliyor. Silahların, orduların savaşının yanı sıra psikolojik bir savaş var artık. İşte bu psikolojik savaşın güdümlü silahı medya, savaşın gerçeklerini yansıtmanın ötesine geçerek kendi gerçeklerini yaratıyor. Bu savaşta kelimeler de, görüntüler de masum değil... Bildiklerimiz, medyanın bilmemizi istedikleri sadece...
Bu kitabın amacı, çağımızda kanlı savaşlarda, hain terörist saldırılarda dünya medyasının bilgimize 'sunduğu' olaylarda madalyonun bir de diğer yüzünü göstermek... Uluslar arası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Genel Sekreteri Faruk Can, bu kitabında komplo teorilerinden uzak, yaşanan vahşeti tüm çıplaklığıyla ve tarafsızlığını koruyarak ortaya koyuyor.