Kitle iletişim araçları, günümüzde, ürettiği içerikler aracılığıyla bireyi adeta popüler kültür ve geleneksel değerler arasında kalmaya zorluyor. Medya, insan hayatının her anından gösterdiği karelerle talk showlar (muhabbet gösterisi), reality showlar (gerçek-lik sunumu), diziler, magazin programları (ünlüler geçidi), haberler ve canlı yayınlarla, izleyicilerini gerçekliği yakalayabilecekleri düşüncesine yönlendirdi. Ne var ki, gele-neksel ve yeni medya formları gerçek ötesi çağda (post-truth) çoğunlukla yeni yanılgı-lar üretti ya da gerçeklikleri göstermeyerek insanların kendi inanç ve ideolojilerini da-ha da kutsamasına neden oldu. Nilüfer Göle'nin ifadesiyle "Türkiye; artık gerçeğin hamasi duygular, dedikodular, hakir görmeler ve metalaştırmalarla karıştığı medyatik bir büyüye kapıldı" Medyanın sunduğu "şöhret arzusu" takipçilerinde bir bağımlılık oluşturdu. Birçok insan, hızlıca sona eren ve çabukça tüketilen şöhret belirtileri bitince psikolojik bir boş-luğa düştü. İnsanlarda giderek büyüyen bir duyarsızlık, kişisel ya da içinde bulunduğu çevreyle ilgili bir aymazlık oluştuğu gözlemlendi. Şimdilerde kendi sorunlarımızın ve problemlerimizin sebeplerini anlayacak bir bilgilenme yerine; ucuz eğlence ve magazi-nin müptelası olmak gibi tuhaf ama gerçek bir kendini bilmezliğe itilmiş durumdayız. Ekmel Geçer, bu kitapta; medya psikolojisi ve kültürel psikoloji bağlamında bireyin kitle iletişim araçlarıyla olan ilişkisini yine medya içerikleri etrafında değerlendiriyor. Bir yandan izleyicinin kitle iletişim araçlarından edindiği değer ve tutumlara değinirken, diğer yandan onun, medya mesajları konusundan nasıl kontrollü olunabileceğinin ipuçlarını veriyor.