Antoine de Saint-Exupéry ve müstakbel eşi Consuelo Suncín Sandoval 1930'da Buenos Aires'te tanıştılar. Hemen birbirlerine âşık oldular ve kısa süre sonra evlendiler. Ancak evlilik hayatları, onları bir araya getiren her şeye rağmen, nihayetinde kaotik bir yolculuktu. Hem öngörülemez hem de talepkâr olan maceracı "Tonio", karısının bütün ilgisini kendisine vermesini ve ona istikrar sağlamasını bekliyordu; oysa bunlar Consuelo'nun özgür ruhlu, huysuz tabiatının engel olacağı şeylerdi. Bununla birlikte, araya giren birkaç ayrılığa rağmen birbirlerini asla bırakmadılar ve bu karşılıklı koşulsuz sevgi vaadi, Antoine'ın askerî görevinin getirdiği yükler ikisi için de kaçınılmaz hale geldiğinde, mesafelere ve endişelere dayanmalarını sağladı. Savaş zamanında, Antoine Saint-Exupéry, Consuelo'yla birlikte hayatlarını aydınlatan bir masal olan Küçük Prens'i yazdığında mektuplar da bu döneme yakından şahitlik etti.
160 mektuptan oluşan ve renkli çizim, fotoğraf ve belgelerle desteklenen bu yazışmalar, tutkulu fırtınalarla şüpheli durgunluklar arasında gözyaşları, hayal kırıklıkları ve aşkın coşkularla zenginleşen ilişkilerinin ruhunu ortaya koyuyor. Bunun yanında dönemin sanatçıları, yazarları, düşünürleri II. Dünya Savaşı'yla birlikte bu tutkulu ilişkide boy gösteriyor.
Genç bir gezgin prens, bir gül ve onun cam fanusu: İşte bu ilişkinin hikâyesi...
"Karamsar, çapkın bir maceracıyla şen şakrak, sivri dilli bir sanatçının fırtınalı evliliğine bir tanıklık..." –The Guardian
"Ne seninle ne de sensiz. Exupéry çiftinin çalkantılı evlilik hayatından izler taşıyan, daha önce yayımlanmamış bu mektuplar, yazarın Küçük Prens'teki güle ilham olan karısına ne kadar bağlı olduğunu gözler önüne seriyor." –Le Figaro
"Antoine ve Consuelo tüm anlaşmazlıklara rağmen arkalarında imrenilesi bir aşkın ve fırtınalı bir ilişkinin hatırası mektupları bıraktılar." –Franceinfo
"İki âşığın, 1930'da Buenos Aires'te tanışmalarından yazarın 1944 yazındaki ölümüne kadar geçen sürede birbirlerine yazdıkları mektuplar, yaşadıkları hayatla hayalini kurdukları hayat arasındaki uçurumu gösteriyor." –Alban Cerisier