nsanın insanla kamplaşmasının en kadim örneğidir Âdem'le Havva. En başta karakter ayrımını simgeler ve ardından da cinsiyet farkı elbette...
Ama durun; ya içinde Lilith barındıran Havva'lar ve içinde Havva barındıran Lilith'ler...
Ve kadın... Bereketli toprağın simgesel tanımına bile üretken gücünün sıfatını veren "ANA"...
Biri, Âdem'e elmayı yediren ve neslinin dünya sürgününe gönderilmesine sebep olarak, ona omuz veren; diğeri ise Âdem'i terk eden.
Hani soramadan edemiyor insan, biraz da muzırca; "Ve Tanrı kadını kaç kere yarattı?"
Doğada ve evrende karşıtlık ve birbirini tamamlayıcılık ilkesi vardır ki buna Türkçede "ikilik", "ikilem", "ikileme", "ikili denge" gibi çeşitli adlar verilirken genel ifadesi "düalite"dir. Hiçbir şey, karşıtı olmadan var olamaz...
O hâlde, yine mütebessim bir sorgulamayla: "Kadın başlı başına bir elmanın iki yarısıdır da erkek elma kurdu mudur yoksa?" derken, ademoğlu Adem Özbay'ın kaleminden, Fatih, Yağmur ve Dilek'in hikâyesini keyifle okuyacaksınız.
Sonra da...
"Sonra, asma kilitler buldu insanlar, eskitmek için çocukların düşlerini. Küflenmiş beyinlerinin artıklarını bulayıp çamur suyuna, çirkin ördek yavrularını anlattılar hep."