"Şehre bir yaşam alanı olarak baktığımız zaman değerler üzerinden konuşuruz, ona yalnızca ekonomi üzerinden baktığımızda rant üzerinden konuşuruz. Bu ise yapıp ettiğimiz her işe sirayet eder. Şehirlerimizi "herkes için şehir anlayışı" ile 7 den 70'e bütün kuşakların buluştuğu, anlaştığı, kaynaştığı, sevgi ve bilgilerini paylaştığı mekânlar olarak tasarlamalıyız.
Şehir herkes için bir barış ve emniyet yurdu olmalıdır.
İnsanlar merhametli olduğu kadar mekânlarda merhametli olabilirler. Biyolojik varlığımızı sürdürebilmek için ekmek, hava ve suya ihtiyacımız vardır. Aynen bunun gibi yaşam alanımız olan mekânlarımızı merhamet ve sorumluluk, iyilik ve güzellik, yardımlaşma ve dayanışma duygularımızı besleyecek şekilde "insanî ölçek"lerde, "insan yüzlü" olarak tasarlamalıyız. Şehir bizim ve bizden sonrakilerin ortak malıdır.
Onu bilgece ve erdemlice kullanmalı ve geliştirmeli, yaşamalı ve yaşatmalıyız.
"Önce insanlar şehirleri inşa eder, sonra şehirler de insanı inşa eder" gerçeğini aklımızdan çıkarmayarak hırsa ve tamaha şehirlerimizi teslim etmemeliyiz. Kentsel Dönüşüm sürecini; bilimsel, kültürel ve insanî değerler üzerine, medeniyet taşıyıcısı şehirleri inşa etmede bir fırsata çevirmeliyiz.