"Oyun insan özgürlüğünün en saf biçimidir," diyor David Graeber. Kendimizi özgür hissettiğimizde oyun oynamaya ya da icat etmeye daha yatkın oluruz gerçekten. Belki de bu yüzden, özgürlüğümüzün giderek daha fazla kısıtlanması oyun dürtümüzü zayıflatıyor, içimizdeki oyunbazı hırpalayıp sindiriyor. Kötüleyen ekonomik koşullar da tuz biber ekiyor; hayatımızı idame ettirmek için giderek daha çok çalışmak zorunda kaldığımız bir ortamda oyun oynamaya ve oyunbazlığa pek enerjimiz kalmıyor doğal olarak.
Fakat unutmayalım, oyun sadece özgürlükten doğmaz, aynı zamanda özgürlüğü doğurur; çünkü oyun yaratıcılık ve hayal gücü içerir, ki bunlar da zihnin prangalarını kırması demektir. Ve oyun oynamak sadece enerji gerektirmez, aynı zamanda, içinde bulunduğumuz kasvetli koşulları değiştirmek için gereken yaşama sevincini de besler. Evrim sürecinin sadece insanda değil diğer birçok hayvanda da oyun davranışını teşvik etmiş olmasına şaşmamak lazım!
Bu düşüncelerden yola çıkarak bu yılki ajandamız için oyun temasını seçtik biz de; adil ve sağaltıcı oyunların yanı sıra adaletsiz ve tahripkâr oyunların da olduğunu göz ardı etmeden, oyun adı altında bizi şuursuz tüketicilere ya da çaresiz emekçilere dönüştürmeye çalışanları unutmadan, iyisiyle kötüsüyle bu kapsamlı konuya farklı açılardan baktık.
İçinizdeki oyunbazın muzipçe göz kırptığı ve parçası olmak istemediğiniz oyunları bozma iradesini dayanışmada bulduğunuz güzel bir yıl dileğiyle…
— Metis Yayınları