Yunus Emre, dinî-tasavvufî Türk Edebiyatının en seçkin simalarındandır.
Yunus Emre, halkın dilini ve zevkini, halkın duygu ve düşüncesini esas almıştır; halkla iç-içedir.
Ahmet Yesevi'nin dilindeki öğretici düşünce, Yunus Emre'nin ilâhîlerinde duygu ve düşüncelerin inandırıcı ve coşturucu mükemmelliğe ulaşmıştır. Bu mükemmellik Türkler arasındamillî birlik ve millî kültürün de temelidir.
Mevlana Celaleddin-i Rumî de bu mükemmelliğin ene ayaklarındandır.
Mevlana Celaleddin-i Rumî de, Yunus Emre de, iz takip ettiğimiz zaman kökleri Horasan'a, Türk merkezlerine dayanmaktadır.
Yunus Emre; halk diliyle, halka, İslâm Dini'nin umdelerini anlatan Dinî -Tasavvufî Türk Edebiyatı'nın en büyük şairidir. Orta Asya'da Ahmet Yesevi'yle başlayan halk-tasavvuf şiiri, Türkistan ve Horasan'dan sonra Anadolu'da en üstün seviyeye Yunus Emre'de ulaşmıştır.
Bu şuur ve iman, dünyanın üç kıtasında tecrübe edilmesine rağmen, en güzel meyvesiniAnadolu'da Yunus Emre'nin öncülüğünde vermiştir.
Yunus'ta, kimilerinin, üzerinde durmaktan çekindiği birçok iman meseleleri ile Cennet, Cehennem, Sırat gibi kavramlar, hür düşüncelerine konu olmuştur.
Yunus; duymuş, düşünmüş, inanmış ve bütün duyuş, düşünüş ve inanışlarını büyük bir sadelik vekolaylıkla şiirleştirmiştir.
Şiirleri,her dilin söyleyemeyeceği bir açıklık ve kolaylıkla terennüm edilmiştir.
Yunus, bütün ilâhîlerinde aynı temaları işler. Yunus'a göre bütün varlıklar Tanrı'yı bilir ve onu hal diliyle zikreder.
Yunus Emre, her devirde çok sevilmiş, çok okunmuş, çok taklit edilmiştir. Bu sebeple birçok şiiri başkasına mal edildiği gibi, birçok şiir de çok sonraları onun adına yazılmıştır. Onun için şiirlerinin kesin sayısını tespit edemiyoruz. Yeni yazmalar bulundukça, araştırmalar derinleştirildikçe gerçek Yunus'un şiiri ortaya çıkacaktır.