Bütün olasılıklara açıktı bu gece. Bilimin aşk fakiri güdük teorileri çamura saplanmış; kuantum, izafiyet, bigbang... lunaparklarda çarpışan otolar misali dönüp dolaşıp aynı duvara toslarken aşk küheylanı tay-ı zaman edip zafer sarhoşluğu ile mavera ilahileri eşliğinde mutlak manada ve sonsuza dek galibiyet sancağını dikerken alnını serin toprağa koyup şükür secdelerinde kızarmış göz pınarlarından fışkıran abıhayat rengindeki gözyaşları alıp modern kentleri Sodom ve Gomore'nin kurak iklimlerine sürüp insan ve merhamet medeniyetinin fidelerini yeniden sulayacaktır. Yürek ikliminden kopan fırtınalar, sinelerde fokurdayan ıstırap kazanları, yıldızlardan ışıldayarak inen toynak sesleri, homurdanan karanlık geceler, çatıları uçuran asi rüzgârlar, kanlı şafak ayinleri; büyüyen koza, çatlayan tohum, prematüre bebek çığlıkları... doğum sancılarından başka ne ki? Kubbelere çarparak minareler- den yayılan tahrip gücü yüksek tekbirlere zırhlı kapıların arkasına saklanan günaha banmış buzdan heykeller daha ne kadar dayanabilir?