Millî Edebiyat genel bağlamda bir milletin aidiyet kavramının ve düşünce tarzının somut göstereni niteliğindeki anadili ile kurgulanan tüm yazınsal ürünler; Türk edebiyatı özelinde ise dilde sadeleşmenin, şekilde ve içerikte yerlileşme ile halka dönük sanat düşüncesinin öncelendiği 1911-1923 yılları arasındaki sanatsal algı değişiminin adı olarak tanımlanır. Tanzimat'tan sonra belirginleşen yerli kaynaklara yönelme teşebbüslerinin sonucu olarak yeni dilden yeni hayata ve yeni insana genişleyen çok boyutlu dönüşümün gerçekleştiği bu dönemin arka planında Türkçülük/ milliyetçilik düşüncesi vardır. Düşünsel, duygusal, siyasi ve sosyal duyuşun aktarıcısı sanatkârlar, Osmanlı Devleti'nin çökme, çözülme, yıkılma evresinden Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına geçişte düşünsel temelleri milli devlet fikrini benimseme ve benimsetme gayreti olan eserler meydana getirirler. Anlamsal ve içeriksel dönüşüm ile tarih söyleminden roman söylemine geçişin göstereni kimliğindeki eserlerinde 'olması gerek' sesine kendini kapatanların ve dejenere tiplerin genel ruh durumunun ironisini yaparlar; Türk'ü ve Türk'e ait tarihi, sosyal müesseseleri beyin-kalp diyaloğu kurarak Türk düşüncesinde inkılap gerçekleştirir ve geleceğe yön verirler. Sanat-ideoloji sentezini Doğu-Batı, eski-yeni, yaşam-ölüm, birey-toplum bağıntısında tarihi, sosyal, ahlaki nitelikli kurgu evreninde ebedi ve edebi değişmezler düzlemine yerleştirirler.
Anadolu'nun vatanlaştırılması sürecinde milli yaşamın bütüncül değerlerini düşünsel ve duygusal söylemden yansıtıldığı Milli Edebiyat dönemi Türk romanları, siyasi ve sosyal düzlemdeki eylemsel mücadelenin kurgudaki karşılığı olurlar. Ömer Seyfettin, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Ercüment Ekrem Talu, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Refik Halit Karay roman türündeki eserlerinde Türk toplumunun yaşam normlarını koruyan ve şimdiye ulaştıran bireysel, milli ve evrensel kimliğin unsurları; bireysel, sosyal ve sosyo-genetik kodlardaki değişimler ve bozulmaların görünümlerini belgelerler. Roman karakterlerinin kendi oluş atılımları, kendini, çevresini, milletini korumak ve yeniden kurmak isteyen bireyin düşünsel başkaldırısını toplumsal ve evrensel gönderge bağlamında anlatırlar. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş argümanlarının isimden başlayarak yapı ve izleği de kapsayan kodlamalar ağında şekillendirilen bu eserlerin iletisi, ben'den biz'e dönüşen kendi olma/ kendini gerçekleştirme yönündeki mücadelenin edebiyat alanındaki görüngülenmesidir.