"Develerin tellal olmadığını öğrendiğimde 'bu da geçer' dedikleri şeyin aslında hiç de geçmeyecek bir ağrı olduğunu anladım. Hüzünbaz ruhumun çatı katına sakladığım o tahta tarağı iyi ki kimseye göstermemişim! Eminim ısınmak için onu da kırıp parçalar, sonra da nefsinin ateşinde yakardı 'sevgili insan…' Saçlarımı kestiğim âna ant olsun ki; ruhumun yokuşlarında emzirdiğim hiçbir kelimemi kurban etmeyeceğim uçurumunuza!.. Hatta pirelerin berber olmadığına dair bir öykü yazıp, yine o tarağımla tarayacağım ruhumun zülfünü. Bu arada dikkat edin, edebî umut cereyan yapar, çarpmasın!.."
Mehtap Altan, Mistik Fısıltılar'da bulunan on dokuz öyküsünün her biriyle yaşadığımız modern çağın bir sorununa değiniyor. Okuyucusuna umut ve değişimi vadetmeden önce, onları toplumdaki tahribatlarla yüz yüze getiriyor. Duyguları kamçılayan üslubuyla okuyucusunu hüznün umuda koşan haritasına doğru ağır ağır ilerletiyor.